Kanser Belirtileri, Kanser Tedavileri

Haftanın Yazısı

ROBERT GORTER DENEN ŞARLATAN: "VE KANSER TARİH OLUYOR, TEDAVİ YÖNTEMİ BULUNDU."

10 Soruda Kanser Nedir?

10 soruda kanser türlerini öğrenme, korunma yolları konusunda giriş bilgisi edinmenizi sağlıyoruz. En merak edilen sorular.

Tedavi Yöntemleri

Hastalık safhaları
Yukarıda tanımlanan muayeneler tümör TNM sistemine göre tümörün yayılımını, büyüklüğünü ve lokal (bölgesel) yayılımını (T), lenf düğümüne nüksetmesini (N, latince Nodus: boğum) ve metastazları (M) dikkate alınır. Harflerin arkasındaki rakamlar büyüklük ve dağılımı (T1-4), hastalanan boğum adedi ve posizyonu (N0-3) ve olan veya olmayan uzak metastazlar (M0 veya M1) hakkında bilgi verir. Örneğin T1 N0 M0, lenf boğumuna sıçramamış ve metastaz oluşturmamış küçük bir tümör anlamındadır. Bu hastalık safhaları veya klasifikasyon belirlemesi, terapi planının temelini teşkil eder. TNM safhasının kesin belirlenmesi ancak tümörün ameliyatla alınmasından sonra mümkündür. Bu takdirde patolog raporunda TNM safhaları ile ilgili olarak küçük bir “p” harfi bulunur ve patolojik olarak kanıtlanmıştır anlamına gelir, örneğin pT1pN0pM0.
Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri
Küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde aktüel TNM klasifikasyonu uygulanır. TNM klasifikasyonuna dayanarak I’den IV’e kadar sınıflama yapılır. Safha I, bölgesel sınırlı, lenf düğümüne sıçramamış ve uzak metastaz oluşturmamış tümör demektir. Safha IV, uzak metastaz oluşturduğu anlamındadır. II. ve III. cü safhalarda bölgesel genişlemiş ve/veya değişik derecede lenf düğümlerine sıçramış tümörler anlamında kullanılır.
Küçük hücreli akciğer karsinomu
Küçük hücreli akciğer karsinomunun yayılması ve safhaları da TNM sistemine göre belirlenir. Ama wenellikle hala daha başka bir klasifikasyon kullanılmaktadır. Buna göre göğüs kafesinin bir yarısına hastalık yayılması („limited disease“, LD) ile bu sınırı aşan tümör yayılımı („extensive disease“, ED) arasında bir fark gözetilmektedir. Bu sınıflamanın bir diğer çeşidine göre, çok sınırlı yayılım („very limited disease“, VLD) yapılır ve ayrıca ED safhası ED I ve ED II diye tümör yayılımına ve metastaz oluşumuna göre ayrılır.
Tedavilere bakış - çeşitli yöntemler
Tedavi planlaması
Kanserin hassas dokusal tipi, hastalığın yayılımı yani safhası ve hastanın genel sağlık durumu, tedavi planlamasının temelini teşkil eder. Ayrıca akciğer kanserinin küçük hücreli olup olmadığı da önemlidir. Küçük hücreli olmayan kanserde, şayet mümkünse operasyon yapmak, tedavi planında ön safhadadır. Enerji dolu ışınlarla yani radyoterapi ile ve hücre büyümesini frenleyen maddelerle ilaçlı terapi diğer bir adıyla kemoterapi uygulayarak tedavi yapmak mümkündür. Bunlar duruma göre ya tek başlarına veya operasyon yöntemine ek olarak uygulanır. Küçük hücreli kanserde kemoterapiye öncelik tanınır. Hedefli olarak kanser hücrelerinin büyümesine etki etmeye yönelik yeni ek tedavi yöntemlerine de ümit bağlanmaktadır.
Hastanın genel sağlık durumu iyi değilse, özellikle kalp ve akciğerin verimi zayıflamışsa, bazı terapi şekilleri ancak kısıtlı uygulanabilir veya hiç uygulanamaz, aksi takdirde akciğer kanserine tutulan hasta için çok yorucu olacaklardır. Hastaların yaşı bu konuda aslında önemli bir rol oynamamaktadır.
Akciğer kanseri tedavisi cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi açısından tecrübe sahibi bir klinikte gerçekleşmelidir. Böyle klinikler daima tedavinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi ile ilgili klinik araştırmalarına katılmaktadır. İlerleme kaydedebilmek için böyle araştırmaların yapılması vazgeçilmez bir unsurdur. Böyle kontrollü araştırmalara mümkün olduğu kadar çok sayıda hastanın katılmasında yarar vardır. Böyle hastalara mümkün olan en iyi bakım sunulacaktır. Bu konuda tedaviyi uygulayan doktorlarla konuşmakta yarar vardır.
Operasyon
Diyagnostik araştırmalar kanserin vücudun diğer yörelerine yayıldığına dair bir bulguya sahip değilse ve hastanın genel durumu ve bu arada özellikle kalp ve akciğer fonksiyonu cerrahi bir müdahaleye uygunsa, küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde daima önce operasyon opsiyonu (seçeneği) ön plandadır. Buna karşılık küçük hücreli akciğer kanserinde operasyon opsiyonu ön planda değildir.
Operasyonun hedefi tümörün etrafındaki sağlıklı akciğer dokusunu da birlikte alarak tümörü tamamiyle kesip almakdır. Operasyon çerçevesinde hastalanan akciğer lopları, akciğer kökü ve mediastinum bölgesindeki lenf düğümleri de alınır ve tümör açısından sonradan incelenir.
En çok uygulanan cerrahi yol, vücudun arka üst yan tarafından kürek kemiği boyunca orayı keserek vücudu açmakdır. Bunu yaparken büyük sırt kası da kesilir. Operasyon esnasında cerrah, akciğerin anatomik yapısına göre hareket eder (‘akciğerin fonksiyonu ve yapısı’ kısmına bakınız). En sık yapılan operasyon şekli, hastalanan akciğer lopunun kesilip alınmasıdır (Lobektomi).
Tümör iki lop arasındaki sınırı aşmışsa, her iki lop kesilir alınır (Bilobektomi). Büyük ve akciğer girişi yakınındaki ana bronş bölgesindeki tümörlerde akciğerin bir kanadının olduğu gibi alınmasına gidilebilir (Pnömonektomi). Ancak operasyon riski daha yüksek olduğundan ve pnömonektomi ameliyatına bağlı etkilerden dolayı bu cerrahi işlem sadece titizlikle düşünülüp planlanmış durumlarda uygulanmalıdır.
Organ muhafaza edici operasyon
Günümüzde akciğer cerrahları mümkün olduğu kadar organın çoğunu muhafaza etmeye yönelik operasyonlar uygulamaktadır. Akciğerin merkezi bir yerindeki tümörün arkasında sağlıklı akciğer dokusu mevcutsa ve bu dokunun beslenmesi operasyon neticesinde kesilecekse, kesilen bronşların uçları ve muhtemelen büyük kan damarları da biribirine tekrar bitiştirilebilir ve dikilebilir (bronkoplastik operasyon ve anjiyoplastik operasyon). Bu suretle arta kalan akciğer parçaları tekrar hava ve kanla beslenir ve fonksiyonları muhafaza edilebilir.
Akciğere komşu organlar ve dokulara tümör sıçramışsa, bunlar da operasyonla alınır. Durumun gerçekte nasıl olduğu ve hangi genişlikte operasyon yapılması gerektiği, ancak cerrahi işlem esnasında görülebilir.
Arta kalan akciğerin düzelebilme kabiliyeti
Ameliyat öncesi pek az zarar görmüş bir akciğer, akciğer dokularının kesilip alınmasını ve buna bağlı nefes yüzeyi azalmasını, belirli bir dereceye kadar denkleştirebilir, çünkü bu organın önemli bir verim potansiyeli mevcuttur. Arta kalan akciğer parçaları kaybolan gücü denkleştirme amacıyla biraz genişler ve bu suretle operasyondan sonra genellikle ağır bir nefes darlığı oluşmaz. Daha öncesi hasar görmüş bir akciğerde durum daha değişiktir. Bu halde fonksiyon potansiyeli sınırlıdır ve hatta narkoz uygulamak bile artan bir risk oluşturur. Beklenen etki ve kısıtlamalar çok büyükse, operasyondan daha değişik bir terapi yönteminin seçilmesi gerekir.
Radyoterapi
Tümöre radyoterapi uygulanması genellikle dışarıdan olur (perkutan). İçerilere yerleşmiş bir tümöre ışınların (radyoaktif şuaların) ulaşabilmesi için, ışınların sağlıklı dokulardan geçmeleri şarttır. Sağlıklı dokunun radyoaktif ışınların etkisinden toparlanabilmesi için, tedavi çok sayıda “seanslara” bölünür (fraksiyonlama yapılır). Her bir “seansta” küçük bir dozajda ışın tedavisi uygulanır. Kanserli hücreler iki seans arasındaki zamanda sağlıklı hücreler kadar çabuk toparlanamaz.
Radyoaktif ışınların etkisini mümkün olduğu kadar tümör bölgesine konsantre edebilmek, tümörün şekline ayarlayabilmek için ve sağlıklı dokuya mümkün olduğu kadar zarar vermemek için, tedavi bilgisayar simulasyonu ile alan olarak planlanır. İyileştirme amaçlı (kuratif) radyoterapide normal olarak uygulanan ışın dozojı 60 ile 70 gray arasındadır. Bu dozaj günde iki gray haftada beş gün olmak üzere altı haftaya yayılır. Hafifletici amaçla da (paliyatif) radyoterapi aynı prensibe göre uygulanır. Radyoterapi genellikle ayakta tedavi şeklinde uygulanır, yani hastalar günlük olarak kısa bir süre için kliniğe veya radyoterapi muayenehanesine gelirler. Radyoaktif ışınlama sadece birkaç dakika sürer.
Günümüzde uygulanan yeni radyoterapi teknikleri ile, etrafındaki sağlıklı dokuya çok zarar vermeden ışın dozajını tümörün üzerine arttırarak vermek mümkün olmaktadır. Bu yöntemle daha başarılı bir terapi sonucuna ulaşılabilmesi mümkün olabilir.
Radyoterapi ve kemoterapinin kombine edilmesi
Yerel olarak ilerlemiş tümörlerde günümüzde artık çoğu hallerde radyoterapi ile kemoterapi bir kombinasyon şeklinde uygulanmaktadır. Bunun adına kemoradyoterapi denmektedir.
Tümör sebebiyle solunum yollarındaki daralmanın hafifletici amaçla tedavisinde kısa bir süre için “sorunlu yerin içine” sokulan bir bronkoskop ile radyoterapi kaynağını yerleştirmek mümkündür. Bu yöntemin adına (brakiterapi) denir.
Kemoterapi
Hücre büyümesini ve hücre bölünmesini yavaşlatan ve adına kanser ilaçları denilen ilaçların hastaya verilmesine kemoterapi denir. Bu yöntemle sistemik yani tüm vücudu kapsayan tedavi uygulanır. Küçük hücreli akciğer kanserinde kemoterapi en önemli terapi metodudur ve hastalığın başından itibaren iyileştirme amaçlı uygulanır. Hastalığın son safhalarında şikayetleri azaltabilir ve hastalığı belirli bir süre için kontrol altına alabilir.
Günümüzde kemoterapi artık küçük hücreli olmayan kanserde de uygulanmaktadır. Bu uygulama ya operasyona ek tedavi olarak gerçekleşmektedir veya bölgesel sınırlı ama bir operasyonla alınması mümkün olmayan tümörlerin radyoterapi ile kombinasyonlu terapisinde uygulanır.
Hastalık ilerlemişse kemoterapi hastalığa bağlı şikayet ve komplikasyonların önlenmesi ve hafifletilmesi amacıyla tek tedavi yöntemi olarak uygulanır. Bu tedavinin kişisel hayat kalitesi açısından avantajları, en azından genel sağlık durumları çok sarsılmamış hastalarda, ispatlanmıştır. Bu tedavi yönteminden beklenen fayda ve tedavinin olası olumsuz yanları karşılıklı olarak tartılmalı ve hastayla konuşularak bir karara bağlanmalıdır.
Sistemik terapi
İnfüzyon (serum şeklinde içeri akıtarak) veya tablet şeklinde verilen kanser ilaçları vücudun tüm doku ve organlarına dağılır ve bu nedenle uzak tümör hücrelerine de ulaşır ve onları bertaraf ederler. Kanser ilaçları etkilerini hücre çekirdeğinde gösterir ve çabuk büyüyen hücrelere karşı çok iyi etkili olurlar. Çabuk büyümek, özellikle kanser hücrelerinde görülen bir oluşumdur.
Kemoterapi hastalık durumuna ve hastanın genel sağlığına bağlı olarak planlanır. Bir tek madde ile yapılan terapiye kıyasla (monoterapi), iki veya üç kanser ilacı ile yapılan kombinasyon terapisi genellikle en azından kısa süreli olarak daha etkilidir, ama daha çok yan etkileri olur.
Terapi devrelerinin planlanması
Kemoterapi genellikle bir “blok” şeklinde veya birkaç gün arka arkaya uygulanır, sonra bir süre ara verilir. Böyle bir terapi dilimi ‘kemoterapi devresi’ veya ‘kemoterapi peryodu’ olarak adlandırılır. Kanser ilacı verilmesi sabit bir plana göre uygulanır, bu planda dozaj ve verilme zamanları yazılıdır. Terapi şemasına göre bir ile üç hafta kadar bir süre terapiye ara verilir. Bu sürede sağlıklı doku, yan etkilerden kurtulur ve toparlanır. Hastaya genellikle dört ile altı terapi devresi arka arkaya uygulanır.
Moleküler biyolojik destekli terapi denemeleri ve bağışıklık terapisi
Hücre çekirdeğinde neler olduğu, kanserli hücrelerin büyümesine ve çoğalmalarına nasıl etki edilebileceği hususu ve gen teknolojisi uygulanma imkanları hakkındaki bilgiler arttıkça, kanser terapisinde yeni uygulama yapma imkanları oluşmaktadır. Tümör hücrelerinin büyüme sinyallerinin kontrollü olarak bastırılması veya tümörü besleyen bir damarın oluşmasını önlemek ve hücrenin programlı ölümünü aktifleştirmek, bunlardan bazılarıdır. Hücrenin programlı ölümü adeta hücrenin bir intihar programıdır ve bu program kanser|i hücrelerde çoğu hallerde doğru işlememektedir ve artık aktif değildir. Tümör hücrelerinin kanser ilaçlarıe karşı bağışıklık kazanmasının önlenmesi sorusu da diğer bir araştırma alanıdır. Çünkü kanser hücreleri ilaçların etkilerinden kurtulabilmek için bir mekanizma üretebilirler ve dolayısıyla ilaçlar etkisiz kalabilir.
Akciğer kanserinin (karsinomlarının) moleküler biyolojik özellikleri, önemli “anahtar moleküller” ve anahtar genler ne kadar iyi araştırılır ve fonksiyonları tanınırsa, yeni terapi uygulamalarına o kadar çok yol açılır.
Büyüme faktörlerinin bloke edilmesi
Kanser büyümesinin önemli sinyal yollarından bazıları iyi araştırılabilmiştir. Böyle sinyal yollarını kesebilecek çeşitli antikor veya küçük moleküller geliştirilmektedir. Burada genellikle odak noktası, adına ‘reseptör’ denilen bağlantı yeridir, çünkü sinyal bu noktadan hücreye aktarılmaktadır. Böyle bir reseptöre, epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR) denir. Böyle bir reseptörün bloke edilmesi, anlaşılan küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde, tümör hücreleri kanser ilaçlarıe karşı artık hassas olmasalar bile, belirli bir etkiye sahiptir. Gefitinib ve Erlotinib denilen ve bu reseptörü frenleyen iki ilaç ABD’de (Amerika Birleşik Devletlerinde) ilerlemiş safhadaki ve metastaz oluşturmuş küçük hücreli olmayan akciğer kanserinin tedavisi için ruhsat almıştır. Öte yandan aralık 2004’te yayınlanan en yeni araştırmalar Gefitinib ilacının etkisi hakkında soru işareti bırakmıştır. İlgili makamlar bu gelişmenin ilacın ruhsat almasına ilişkin nasıl bir etki edeceğini hem ABD’de hem Avrupa Birliği’nde şu sıralarda (mart 2005) tartışmaktadır.
Kan damarlarının büyümesinin frenlenmesi
Kan damarlarının yeni oluşumunu frenleyen maddelere anjiyogenez inhibitörü denir. Bu tür maddelerin ilk jenerasyonu istenilen ölçüde başarılı olamamıştır, ama bu alanda yeni maddeler halen denenmektedir.
Vaksinasyon terapisi
“Tümör aşısı” veya „Vaksinasyon terapisi” denilen yollar da araştırılmıştır. Değiştirilip bölünemez hale getirilen kanser hücreleri veya tümör hücrelerinin bazı özellikleri, bazı beklentilere göre imun sistemi yani bağışıklık sistemini tümörlü hücrelere karşı aktif hale getirmesi bekleniyordu. Ama malesef bu alanda şimdiye kadar alınan neticeler, daha çok olumsuz karakterdedir. Bu durum sadece akciğer kanseri için geçerli değildir.
Faydası kesin ıspatlanmamış
Tümör hücrelerinin biyolojik özelliklerine yönelik bu terapi denemelerinin değeri ve faydası ve de en uygun uygulama yöntemleri, klinik araştırmalarında daha uzun süre araştırılmalıdır. Bu terapilerin kime uygulanırsa bir fayda vaat edeceğini ve neden sadece hastaların bir kısmında olumlu neticeler gösterdiğini anlayabilmek önemlidir.
Bu konudaki ilk denemeler genellikle ilerlemiş safhalardaki tümörlerde uygulanmıştır. Bu terapilerin hastalığın daha erken devrelerinde kullanılmaları ve yeni ilaçlarla veya kemoterapi ile beraber uygulanmaları halinde daha etkili olacaklarının araştırılması gerekir. Şimdiye kadarki verilere göre, bu durum Gefitinib ve Erlotinib maddeleri için geçerli değildir. Hastalar yeni ilaçlarla yapılan bu tür klinik araştırmalarına katılmaları hususunda evvela kendi onkoloji uzmanlarına danışıp sonra karar vermelidir.
Küçük hücreli olmayan akciğer kanserinin tedavisi
Küçük hücreli olmayan akciğer kanserinin erken safhaları
I. ve II. ci safhadaki tümörlerin tedavisinde tam kapsamlı operasyon ön plandadır. Tam kapsamlı operasyon uzun vadeli iyileşme vaat etmektedir. Bugün artık genellikle daha çok sayıda küçük hücreli olmayan akciğer kanserli hasta ameliyat edilmektedir. Ama bu tür ameliyatlar hala ancak hastaların üçte birinden azında uygulanabilmektedir. Tümör büyümesi ileri safhadaysa, radyoterapi (şua tedavisi), ve kemoterapi uygulanır. Uzak metastazlar oluşmuşsa, terapi özellikle hastalığa bağlı şikayetlerin önlenmesi ve hafifletilmesi ve de hayat kalitesinin muhafaza edilmesi amacıyla yapılır.

• En yeni araştırmalara göre, erken safhalardaki tümörlerde ve akciğerin içinde veya kökünde lenf düğümü oluşması halinde, tam kapsamlı operasyona ek olarak adyuvant (destekleyici) kemoterapi fayda sağlamaktadır.

• Tümör cerrahi yolla tamamen alınmışsa, ardından radyoterapi tedavisi gerekmez. Ama tümör tamamen alınamadıysa veya mediastinum bölgesinde lenf düğümleri oluşmuşsa, operasyondan sonra ek olarak radyoterapi uygulanır.

• Hasta ameliyatı reddederse veya sağlık sebebiyle cerrahi müdahale yapılamazsa, yalnızca radyoterapi uygulanır. Uygulancak dozaj en az 60 gray olmalıdır. Çok küçük tümörlerde tümörün tam üstüne çok yüksek dozajlı ışınlama yapılırsa (stereotaktik radyoterapi), çoğu hallerde tümörün tamamıyla imha edilmesi sağlanabilir.

Tümörlü tarafta mediastinum bölgesinde az sayıda lenf düğümü oluşmuş hastalara hangi tedavi stratejisinin en uygun olacağı henüz tam saptanamamıştır. Burada mevcut imkanlar şunlardır: Sadece operasyon ve sonradan radyoterapi; önceden veya sonradan kemoterapi uygulanarak yapılacak bir operasyon; önceden veya sonradan kombinasyonlu kemoradyoterapi uygulamalı operasyon; veya operasyonsuz sadece kemoradyoterapi. Bu tedavi yöntemlerinin değer ve faydası, ilgili klinik araştırmalarında hala incelenmektedir. Bu durumdaki tüm hastaların kliniksel araştırmalar çerçevesinde tedavi edilmeleri tavsiye edilir.
Daha büyük tümörler
Prensip olarak ameliyat edilebilr ama sadece ameliyat edilmeleri başarılı beklenti vaat etmeyen daha büyük tümörlerde (tümörlü tarafta ileri safhada mediastinumda lenf düğümleri oluşmuşsa, mediastinumun diğer tarafında lenf düğümleri oluşmuşsa, ve akciğeri de az derecede aşmış tümör büyümesi söz konusu ise), şu şekilde hareket edilmesi daha avantajlı görülmektedir: Önce kemoterapi uygulayıp sonra operasyon yapmak veya kemoterapiyi radyoterapi tedavisi ile bir kombinasyon halinde operasyondan önce uygulamak. Bu son yönteme neoadyuvant terapi denir. Bu iki yöntemin paralel olarak uygulanması mı veya önce kemoterapi sonra radyoterapi uygulanması mı daha iyi olur, hala araştırılmaktadır. Operasyondan sonra radyoterapi ve/veya kemoterapi uygulanırsa daha başarılı olabilir.
Daha ileri safhalardaki bölgesel tümörler komşu organlara sıçramışsa ve geniş alana dağılmış lenf düğümü metastazları varsa (safha III B), böyle tümörler çoğu hallerde operasyonla tamamiyle kesilip alınamamaktadır. Böyle hastalarda ve gene sağlık durumu kısıtlı olan insanlarda, cerrahi bir müdahale çok ağır bir durum oluşturacağı için, duruma göre ya kombinasyonlu kemoradyoterapi veya sadece radyoterapi tedavisi uygundur. Kombinasyonlu tedavi daha etkili görünmektedir ve sağlık durumu “elverişli” hastalarda bu yöntemin seçilmesi daha uygundur.
Küçük hücreli olmayan akciğer kanserinin yol açtığı metastaz ve şikayetlerin tedavisi
Hastaların yarısından çoğunda daha ilk hastalık teşhisi konulduğunda diğer organlara tümörlerin sıçradığı (metastaz oluşturduğu), çoğu hallerde kemiklere (kemik metastazı) veya karaciğere de sıçradığı (safha IV) tespit edilmektedir. Tedavinin hedefi, tümör ve metastazların sebep olduğu şikayetlerin önlenmesi ve hafifletilmesi ve komplikasyonlara karşı ön tedbir almaktır. Komplikasyonlara ön tedbir alınması işlemine ‘palyasyon’ denir.
Nefes daralmasını, ağrıları ve kanlı balgamı hafifletebilmek için akciğerdeki tümörün şualanması etkili bir metoddur. Bazı metastazlar, özellikle beyin metastazları operasyonla da alınabilirler. Kemik metastazlarının (Kemik metastazları) tedavisi ile ilgili olarak, ilgili kısma bakınız.
Hastanın genel sağlık durumu elverirse, kemoterapi de uygun ve önemlidir. Gerçi bu safhada hastalığın gidişatına etkisi sınırlıdır, ama hastalığa bağlı şikayet ve komplikasyonlara karşı önlem oluşturduğundan ve dolayısıyla kişisel hayat kalitesini olumlu etkilediğinden, büyük avantajlara sahiptir. Hastanın genel sağlık durumu elverişli olduğu ve az etkilendiği müddetçe ve tümöre bağlı semptomlar henüz belirmeden kemoterapiye başlanılmalıdır.
Mevcut kanser ilaçları
Etkili kanser ilaçları arasında platin tuzları (Cisplatin, Carboplatin) kemoterapinin “bel kemiğini” teşkil eder. Platin ile diğer ilaçlar kombine edilebilir, örneğin uzun zamandır kullanımda olan Ifosfamid, Mitomycin C, Vinblastin, Etoposid gibi ilaçlar veya Taxane, Vinorelbin ve Gemcitabin gibi yeni ilaçlar. Yeni kanser ilaçlarından biri ile ikili kombinasyon halinde verilen platin şu sıralarda en etkili terapiyi oluşturur. Platinsiz kombinasyonlar da mümkündür ve böyleleri herhalde hemen hemen aynı derecede etkilidir, ama daha kolay hazmedilebilirler. Özellikle yan etkili yaşlı hastalarda veya genel sağlık durumu kötü olan hastalarda, yeni ilaçlardan biri ile genellikle Gemcitabin veya Vinorelbin, yan etkileri alt düzeyde tutabilmek için tedavi yolu olarak seçilmektedir.
Şayet tümör terapiden etkileniyorsa önce genellikle altı devrelik kemoterapi uygulanır. Şayet etkisiz olduğu görülürse, hastayı gereksiz yere yormamak için terapi uygulaması durdurulur. Hastanın genel durumu iyiyse, diğer bir kemoterapiye geçilmelidir. Şayet tümör kemoterapilerden hiç etkilenmiyorsa, imkanlar sınırlıdır. Tümör hücrelerindeki büyüme sinyallerinin iletilmesini frenleyen yeni etki mekanizmalı ilaçlar (Gefitinib ve Erlotinib), böyle hallerde tümörü ve sempto}larını belirli bir süre kontrol edebilmek için hastaların bir kısmında bir çözüm yolu olabilir. Özellikle ömrü boyunca sigara içmemiş hastalarda bu tür ilaçlar sigara tiryakilerine oranla çok daha belirgin şekilde başarılı olabilmektedir.
İlerlemiş bir safhadaki hastalıkta kemoterapiden beklenen fayda her hasta için kişisel olarak özenle değerlendirilmeli ve kanser ilaçlarıin istenmeyen etkileri ve de hayat kalitesinin olumsuz etkilenmeleri gibi faktörler de değerlendirmeye alınmalıdır. Operasyon veya radyoterapi ilk uygulamasından sonra başarısız kalındığı ve metastazların oluştuğu tespit edilen hallerde, hastalığın ilerlemiş safhalarında uygulanması öngörülen benzer terapi tavsiyeleri geçerlidir.
Küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde tedaviye ilişkin başarı beklentileri
Kalıcı bir iyileşme ancak tümör tamamıyla imha edilebilirse mümkündür. Bu özellikle operasyonla gerçekleşebilir. I. ve II. ci safhadaki tümörler, şayet lenf düğümlerine sıçrama olmamışsa, cerrahi yolla alınabilirlerse başarıya ulaşma şansı en büyüktür.
Cerrahi müdahalenin mümkün olmadığı bölgesel ilerlemiş safhalarda kemoterapi ile radyoterapiyi kombinasyon şeklinde uygulayarak hastalığı belirli bir süre için kontrol edebilmek mümkündür, ve az orandaki hastalarda uzun vadeli olarak kontrol edebilmek mümkündür.
Tümörü tamamen alabilmek veya küçültebilmek mümkün olmasına rağmen sonraları sıkça hallerde hastalık yeniden nüksetmekte, akciğerde veya vücudun diğer taraflarında metastaz oluşturmak şeklinde yeniden belirebilmektedir. Böyle hallerde ve teşhis anında hastalık ilerlemiş safhadaysa, hastaların bir kısmında kemoterapi uygulaması neticesinde tümör küçültebilmekte ve büyümesi bir süre frenlenebilmektedir. Ama kalıcı bir iyileşme malesef mümkün değildir.
Hayat kalitesinin muhafazası
Yeni terapi konseptleri tam iyileşme şansı olmayan ilerlemiş safhadaki bir kanser hastalığı halinde bile belirgin bir iyileşme sağlamaktadır: Hastalığa bağlı semptomlar olumlu etkilenebilmekte ve hayat kalitesi daha uzun süre muhafaza edilmektedir.
Küçük hücreli akciğer kanseri tedavisi
Küçük hücreli akciğer kanseri küçük hücreli olmayan tümörlere kıyasla özellikle bir noktada değişik bir karaktere sahiptir: Küçük hücreli akciğer kanseri büyümesinin henüz erken safhasında bile sıkça hallerde çevresine ve uzak organlara sıçramaktadır. Bu hastalık ilk teşhis eildiği zaman teşhislerin takriben üçte ikisinde, adına İngizce „extensive disease“ (ED) denilen bir safhada bulunmaktadır. Bunun anlamı, tümör göğüs kafesinin bir yarısını aşmış ve hatta çoğu zaman metastaz oluşturmuş demektir.
Tam kapsamlı cerrahi bir müdahaleylu burada tam başarıya ulaşmak mümkün olamaz. Böyle bir başarı ancak tümörler çok ufak ve bölgesel sınırlı safhada ise ( „limited disease“, LD) mümkündür. Ama küçük hücreli olmayan akciğer kanserine kıyasla küçük hücreli kanser kemoterapiden daha iyi etkilenmektedir. Bu sebepten dolayı kemoterapi uygulaması küçük hücreli akciğer kanserinde en büyük öneme sahiptir. Bunun yardımıyla tümörler kısa sürede küçültülmektedir, ender hallerde tamamıyla kaybolmaktadır.
Yayılmamış küçük hücreli akciğer kanseri – „limited disease“
„Limited disease“ (Türkçesi: limitli hastalık durumu) safhasında terapi tam iyileşme sağlamak amacıyla uygulanır. Mediastinumda lenf düğümleri gözlenmemiş çok küçük tümörlerin bazen cerrahi müdahale ile kesilip alınmaları mümkündür, ancak bu durum her on hastadan biri için söz konusudur. Operasyon teknikleri, küçük hücreli olmayan kanserde olduğu gibidir. Tespit edilememesine rağmen muhtemelen mevcut metastazların imha edilebilmesi yçin daima ek olarak genellikle operasyondan sonra kemoterapi uygulanır. Uzaklaştırılan dokunun patolojik incelenmesi lenf düğümlerine sadece az derecede sıçrama olduğu bulgusunu veriyorsa, sonradan dışarıdan radyoterapi uygulanır.
Kemoterapi ile radyoterapinin kombinasyonu
Henüz “kendi” akciğer kanadında sınırlı büyüyen, yani „limited disease“ safhasındaki biraz daha büyük tümörlerde bugünkü bilgilere göre en etkili terapi yöntemi, erken ve aynı zamanda kemoterapi ve radyoterapi uygulanmasıdır. Bu kapsamda kemoterapi her üç haftada bir dört, beş veya altı devre halinde uygulanır. Mümkün olduğunca ilk üç kemoterapi devresi uygulanırken paralel olarak tümör bölgesi ve mediastinum alanı şualanır. Bu radyoaktif şua terapisi, yani radyoterapi, kemoterapiye parelel uygulanamazsa, kemoterapi bittikten sonra da yapılabilir. Bu takdirde yan etkileri daha azdır ama büyük ihtimalle hastalıkla mücadele etkisi de biraz daha zayıftır.
Uygun kanser ilaçları
Aynı zamanda uygulanan Kemoradyoterapide Platin ve Etoposid bir kombinasyon halinde uygulanmalıdır. Bu kombinasyon, sınırlı tümör yayılması halinde, diğer sıkça uygulanan protokollere kıyasla daha üstün olup dozaj azaltılmadan radyoterapi eşliğinde uygulanabilir.
Taxane, Irinotecan, Topotecan ve Gemcitabin gibi yeni ilaçlar henüz sınırlı hastalık devresinde olan („limited disease“) hastalarda ve özellikle eş zamanlı radyoterapide kombinasyon halinde henüz yeterli derecede test edilemediklerinden, ne kadar iyi ve etkili oldukları hakkında henüz tam bir kanaat oluşamamıştır.
Terapinin hedefi tümörü tamamıyla küçültüp yok edebilmekdir (komple remisyon). Bu hedefe henüz „limited disease“ safhasındaki hastaların yarısında ulaşılabilmektedir. Kullanılan kanser ilaçlarının dozajı mümkün olduğu kadar hastanın zorlukla da olsa kaldırabileceği kadar yüksek olmalıdır. Terapinin başarıya ulaşması, dozajın yüksek tutulmasına çok bağlıdır. Yan etkilerden dolayı veya benzeri sebeplerden dozajı azaltmak uygun değildir. Kemik iliğine ilişkin yan etkiler çok kuvvetli ise ve bu yüzden dozaj azaltılması gerekli gibiyse, beyaz kan parçacıklarının (akyuvarların) yeniden oluşabilmesini desteklemek amacıyla kan oluşturan bir büyüme faktörünün hastaya verilmesi düşünülebilir.
Yeniden nüksetmenin önlenmesi
Tümör tqmamıyla küçültülebildikten sonra hastalığın yeniden nüksetmesi yani belirme riskini azaltabilmek amacıyla çeşitli stratejiler denenmiştir. Şimdiye kadarki tecrübelere göre tedaviye devam etmek bulguları iyileştirmemektedir ve ancak terapinin yan etkileri sebebiyle hayat kalitesini olumsuz etkilemektedir. Interferon tedavisi veya imunterapi (bağışıklık terapisi) de kemoterapiyi yoğunlaştırmak ve aşırı dozaj terapisi gibi denenmiş yöntemler dahil memnuniyet verici neticeler vermemiştir.
Operasyon
Kemoterapi neticesinde küçülen tümör tam cerrahi müdahale ile alınabilecek kadar küçülmüşse, operasyon bir çözüm teşkil etmektedir. Ama bu operasyonun iyileşme şansını arttırıp arttırmadığı

henüz tam açıklığa kavuşturulamamıştır. Henüz „limited disease“ safhasında bulunan hastalarda, kemoterapi neticesinde tümör istenilen oranda küçülmemişse ama tümörün cerrahi olarak kesilip alınması prensip olarak mümkün görülüyorsa, günümüzde operasyonun uygulanması tavsiye edilmektedir. Bunun sebebi, böyle hastalarda küçük hücreli olmayan karsinom özelliklerini de içeren karmaşık bir tümörün mevcut olduğunun kabul edilmesidir, ve bu tür karmaşık tümör kemoterapiye karşı daha az hassas olduğundan, operasyon uygulanması daha büyük avantaj oluşturmaktadır.
Beyine radyoterapi uygulanması
Özellikle hastalıkları çabuk ve tamamen geriletilebilmiş hastalarda ek olarak beyine radyoterapi uygulanır. Bunun hedefi, beyine sıçramış olabilecek en küçük tümörleri de imha edebilmek ve hastalığın yeniden nüksetme riskini azaltabilmektedir.
Yayılmış küçük hücreli akciğer kanseri hastalıkları
Hastaların üçte ikisinde kanser teşhisi konulduğunda bu tür kanser bir akciğer kanadını aşmış bulunmaktadır („extensive disease“, ED safhası). Tümör ya komşu organlara girmiştir veya vücudun diğer taraflarına yayılmıştır. Küçük hücreli akciğer kanserinin metastazları özellikle karaciğerde, iskelette, beyinde ve böbreküstü bezlerinde oluşmaktadır. Burada da amaç, kemoterapi ile hastalığı mümkün olduğu kadar tamamıyla geriletebilmektir. Bu amaca takriben hastaların beşte birinde ulaşılabilmektedir ve bu durum genellikle ancak belirli bir süre gerçekleşmektedir. Terapi birinci derecede şikayetlerin hafifletilmesine, muhtemel komplikasyonların oluşmasına karşı ön tedbir alınmasına ve mümkün olduğu sürece hastanın hayat kalitesini muhafaza edebilmeye yöneliktir.
Daha çok yayılmış küçük hücreli akciğer kanseri halinde kullanılmaya uygun kanser ilaçları
Böyle hallerde uygulanacak kemoterapi, erken safhalarda uygulanması tavsiye edilen şekildeki gibidir. Etkili ilaçlar şunlardır: Ifosfamid, Cyclophosphamid ve Platin tuzları, Vincaalkaloitler, Antrasiklinler, Etoposid ve yeni ilaçlardanTaxane, Topotecan, Irinotecan, Gemcitabin ve Bendamustin. Şimdiye kadarki tecrübelere göre, metastazlı hastalık halinde çeşitli terapi protokolleri arasında önemli etki farkları mevcut değildir. Yeni ilaçların avantajlı olup olmadıkları, şu sıralarda klinik araştırmaları çerçevesinde incelenmektedir. Tek bir ilaçla terapide (monoterapi) ve çok “hafif” protokollerde etki daha azdır ve semptomların hafifletilmesi daha düşük ölçüde gerçekleşir. Buna bağlı olarak hastalar daha kötü bir yaşam kalitesine maruz kalırlar.
Küçük hücreli akciğer kanseri tedavisinde başarı beklentileri
Küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde olduğu gibi tedavinin başarılı olabilme şansı, teşhis anında tümör yaygınlıına ve hastanın genel sağlık durumuna bağlıdır.
İlk terapiden sonra hastalığın tamamiyle geriletilebilmesi hedefine yüksek bir oranda ulaşılmaktadır. Ama buna rağmen önceleri „limited disease“ (limitli hastalık) safhasında olan hastaların yarısından çoğunda uzun vadeli olarak hastalık yeniden nüksetmektedir. „Extensive disease“ yani yayılmış hastalık halinde terapi yoluyla hastalığın uzun vadeli olarak yeniden nüksetmesini önlemek kural olarak mümkün olamamaktadır. Ama hiç tedavi edilmeyen bir akciğer kanseri hastalığının gidişatına kıyasla belirgin oranda yaşam süresinin uzatılması kemoterapi ile mümkündür.
Kemoterapi ayrıca şikayetlerin belirgin şekilde hafifletilmesine ve komplikasyonlara karşı önlem alınabilmesine katkıda bulunabilmektedir.



Soru Gönderme Hattı (Ücretsiz)



İnternet üzerinden soru gönderebilirsiniz.

Soru Gönder

Randevu Hattı



Uzmanımızla yüzyüze görüşmek için randevu alabilirsiniz.